13 Ekim 2014 Pazartesi

SAFKAN-Jennifer Armentrout

melez-sozlesmeleri-2-safkan-jennifer-l-armentrout

Bir yanda ihtiyaçlar. Bir yanda hayaller...

Doğaüstü bir yaratık olmak tam olarak muhteşem bir şey değil; özellikle her gittiğin yere "diğer yarının" da gittiği düşünülürse. Seth, eğitimde, ders dışında ve hatta yatak odasında Alexandra'yla birlikte ve bu hiç de eğlenceli değil. Aralarındaki bağın kabuslardan uzak kalmak gibi faydaları da var ama Alex 'in safkan yasak aşkı Aiden' a olan hisleri üzerinde hiçbir etkisi yok. Ya da Aiden 'ın onun için feda edecekleri üzerinde.

İblisler binayı istila edip öğrencilere saldırınca tanrılar furileri salıyor üzerlerine. Furileri, öğrencilere ve tanrılara karşı en ufak tehdidi ortadan kaldırmakla görevliler, buna Alex ve diğer Apollyon Seth de dahil. Bu sorunlar yetmezmiş gibi, gizemli bir varlık Seth'i tehdit ediyor, Alex de tehlikede. İşin içine tanrılar girince bazı kararlardan geri dönmek çok ama çok zor. Alexandria kaderinde yazanla bilinmez arasında bir seçim yapacak. 

Adı: Safkan
Özgün Adı: Pure
Yazarı: Jennifer L. Armentrout
Sayfa Sayısı: 406
Yayınevi: Dex


          Yani nasıl başlasam bilemiyorum. Safkan benim beklentilerimi pek karşılamadı desem yalan olmaz. Neredeyse zorla okudum diyeceğim ama bir günde bitirdim. Tıpkı Melez (yorum için tıklayın) gibi bu kitap da akıcıydı ve okunuyordu ama pek hoşuma gitmedi.  
  
           Öncelikle Aiden' ın tavırları yüzünden hoşuma gitmedi. Bir yandan " Bir yanım, keşke Seth, sana dokunduğu için o Efendi'yi öldürmüş olsaydı, diyor." diğer yandan " Sen... beni sevemezsin." Kitap boyunca Aiden' ın akıl sağlığından şüphe ettim. Sonra ne o öyle Seth ile uyumalar falan ? Kafayı yememe şu kadarcık kalmıştı. Üstelik Caleb' a olanlar da tuzu biberi oldu. Çok sevmiştim Caleb 'ı. Hatta en sevdiğim  karakter oydu.

            Ama bunları saymazsam güzel ve akıcı. Ayrıca sonu müthişti. Yine de puanım 5\3. Bunun sebebini zaten anlatmıştım.
          

Sherlock, Lüpen ve Ben - Siyahlı Kadın

Sherlock Lüpen ve Ben 1. Kitap: Siyahlı Kadın                                                                                                                                                        Sıradışı üç çocuk, birbirinden kopmayan üç arkadaş.

Suçlular dünyasında iz bırakacak üç zihin.

Nefes kesen bir macera serisi.

Sherlock Holmes, Arsen Lüpen ve Irene Adler, ilk kez 1870 yılının yazında Saint-Malo' da karşılaştılar.

Tesadüfen buluşan ve bir daha hiç ayrılmayacak olan üç arkadaş, kaderin kendilerine hazırladığı sürprizden habersizdi. Etrafı keşfetmeye çıktıkları gün, sahilde buldukları bir ceset, tüm hayatlarını değiştirdi. Kıyıya sürüklenen yabancının nasıl öldüğünü araştırmaya karar veren korkusuz üçlüyü artık hiçbir şey durduramazdı...
 Adı: Sherlock, Lüpen ve Ben-Siyahlı Kadın
Özgün Adı: Sherlock, Lupin and io  Il trio della Dama Nera
Yazar: Irene Adler ( Kapakta öyle yazıyor, gerçek yazarı Alessandro Gatti)    
Özgün Fikir: Pierdomenico Baccalario
Sayfa Sayısı:204
Yayınevi: Doğan ve Egmont Yayıncılık
 
 
  Ve yine bir macera kitabıyla karşınızdayım. Önce konudan söz edeyim, sonra yoruma geçerim.
Not: Bu kitabı çok uzun zaman önce okumuştum, şimdi de kaybettim bu yüzden konuda hata yapabilirim. Kusura bakmayın.
 
 
     Kitap Irene Adler` in yeni geldiği  Saint-Malo' da evinden kaçtığını anlatmasıyla başlıyor. Bir kaledeki burçlara doğru tırmanıyor ve orada Sherlock Holmes ile tanışıyor. Daha sonrasında Sherlock onu Arsen Lüpen ile tanıştırıyor. Bir gün gezerken sahilde bir ceset buluyorlar ve bunu araştırmaya karar veriyorlar.
 
      Şunu söyleyebilirim ki, macera kitabı arayanlara ilk tavsiyem bu kitap olurdu. Yani içinde Sherlock Holmes` un olduğu her kitap heyecanlıdır. Ama şaşırmayın, kitap Holmes` ün gençliğinde geçiyor.
    
      Tamam kitap güzel, macera dolu, bir gecede bitirdim falan ama bir şey kafama yatmadı. Yani bunlar sonuçta üç çocuk. Sahilde bir ceset buldun, polise mi haber verirsin, hadi katili bulalım mı dersin? Bence ilki. Ama böyle yapsalar zaten kitap olmazdı, değil mi? Yine de heyecandan sizi soluksuz bırakacak bir kitap arıyorsanız, okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Puanım: 5\4,5 (Yarım puanı nereden kırdın derseniz, bazı mantıksız şeyler vardı, o yüzden kırdım.)
   
 

9 Ekim 2014 Perşembe

MELEZ






















Adı: Melez
Özgün adı: Half Blood/ A Covenant Novel
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex
Sayfa Sayısı: 331
           
           Hematoi ırkı, tanrılarla yaratıkların soyu. İki Hematoi çocuğu safkan sayılıyor ve tanrısal güçlere sahip oluyor. Hematoilerle ölümlülerin çocukları olan melezlerde ise bu güçler yok. Bu melezlerin sadece iki seçeneği var: eğitimli birer Avcı olup iblis avlayabilir ya da safkanların evlerinde kölelik yapabilirler.

          Bir melez olan Alexandria, yaşamını tuvalet temizleyerek geçirmek yerine tehlikeye atmaya da razı ama bunu da yüzüne gözüne bulaştırabilir. Avcılık öğrencilerinin uyması gereken belli kurallar var. Alex` in bu kuralların hepsiyle başı dertte ama en fazla birinci kural onun için büyük sorun:

 Safkanlarla Melezler arasında ilişki yasak.

    Ne yazık ki Alex, safkan Aiden` a çok fena aşık. Ancak bu aşk onun tek büyük sorunu değil; daha büyük bir sorun, okuldan mezun olana kadar hayatta kalmak ve bir Avcı olmak. Görevinde başarısızlığa uğrarsa ölümden ya da kölelikten de kötü bir son onu bekliyor: bir iblise dönüşmek ve Aiden` ın avı olmak.

      Daha korkunç bir şey düşünülebilir mi? 

 

          Bu kitap için söyleyebileceğim ilk şey kesinlikle harika olduğu. Cidden.
Kitabı okumamın ana sebebi konusuydu. Böyle bir konuyu ilk kez görmüştüm. Yunan mitolojisi ile ilgili bir kitap gerçekten çok özgün bir fikir.


         Kitap baş karakterimiz Alexandria, yani Alex `in iblislerle kavgasında başlıyor. Alex titanyum kürek ile birini öldürüyor ama bir diğeri onu damgalıyor. Bu arada, Avcılar geliyor ve Alex `i kurtarıyor. Kız bir de bakıyor ki, Avcılardan biri Aiden St.Delphi , yani Alex `in aşık olduğu safkan. Ama Alex melez ve arka kapakta da yazdığı gibi, safkanlar ve melezler arasında ilişki yasak. Sonra Aiden Alex  `i alıyor, zorlama büyüsü ile götürüyor.

      Neyse. Kitapla ilgili bu kadar bilgi yeter. Gelelim yoruma. Öncelikle kitabın hem konusu çok özgün, hem de akıcı. Bir gecede bitirecek kadar. Olaylar bir an için heyecanını yitirmiyor. Ve sonlara doğru resmen ağzım açık kaldı. Zaten kapak yazısında da diyor. "Sevdiğini öldürebilir misin?" Bu arada baştan söyleyeyim, Aiden` ı öldürmüyor.

        Kitapta hoşuma giden şeylerden biri, öncelikle Alex` in Aiden` a olan duyguları. Yazar bunu oldukça güzel anlatmış. Bazı kitaplarda ne kadar uğraşsam da bir türlü  aşkı çözemiyorum.
Oysa Melez` de resmen Alex` in duygularını hissettim. Belki abarttım biraz ama böyle işte.


               Kitaptaki karakterlerden Caleb favorim oldu. Böyle arkadaşım için hayatımı riske atarım havası var. Ayrıca ilk defa en yakın arkadaşı erkek olan bir kız gördüm. Alacakaranlık`ı saymıyorum çünkü sonradan Jacob (ve Bella) ona aşık olduğunu söyledi. O yüzden saymıyorum. Caleb da böyle bir şey yok. Sadece kız kardeşi gibi davranıyor Alex` e.


            Sonuçta puanım 5\5. Yani en yakın kitapçıya koşmanızı öneririm.