24 Eylül 2014 Çarşamba
OBSİDİYEN- ALINTILAR
*O anda bana bir peri prensesini hatırlattı. Ya da ne kadar hiperaktif olduğu düşünüldüğünde çatlak bir Tinker Bell`i.
*Hiç bir insan isteyince bir kamyonu durduramaz, suyun altında o kadar uzun süre kalamaz ya da bir görünüp, bir kaybolamazdı.
* "Ee, ne hakkında yazıyorsun? Örgü mü? Bulmacalar mı? Yalnızlık mı?"
* Muhtemelen bir ilk randevu tecavüzcüsünün ve Daemon `ın özünü emmeye hevesli bir uzaylı sürüsünün icabına bakmıştım. Çılgın bir karışımdı bu.
* "Meydan okumaları severim biliyorsun, değil mi?"
Belli belirsiz güldüm, sonra ona hareket çekerek veda ettim, kapıya yürüdüm.
"Ben de severim Daemon, ben de."
23 Eylül 2014 Salı
Obsidiyen-Kitap Tanıtım-Kitap Yorum + Ön Okuma

Her şeye yeniden başlamak çok berbat.
Annemle birlikte Batı Virginia`ya taşındığımızda, kendimi
sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil
gözleri ve
kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar.
Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.
O, ağzını açtı.
Daemon hem kabaydı
hem de kendini beğenmiş bir pislikti. Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye
burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni
kurtardı.
Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.
Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam
gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar
Daemon`ın yanından ayrılmamaktı.
Pekala, ilk yorumumu favori kitaplarımdan biri olan OBSİDİYEN ile yapıyorum.(Mümkün olduğunca spoiler vermemeye çalışacağım. Henüz okumayanlar gönlünüz rahat olsun. )
Obsidiyen`i ilk alırken biraz tereddüt ettim çünkü, uzaylılarla ilgili okuyacağım ilk kitaptı ve Katy` nin deyimiyle " Yapış yapış yeşil uzaylı hikayeleri bana hitap etmez." Ama kitapçıya gidip geldikçe gördüğüm bir kitaptı ve ben de önyargılı olmayayım diye aldım. Ama sonra ilk bölümü okuduktan sonrası sanki bir dakika sürmüş gibi geldi. Aldığım için kendime teşekkür ettim o derece yani :) Hatta bütün karakterleri kafamda canlandırmayı başardım. Neyse bu kadar yeter biraz da kitaptan konuşalım.
Tamam kitap güzel, okunuyor ama yani yazarı Jennifer`a da bazı yerlerde kızdığım olmadı değil. Sonra Daemon`a da çok sinir oldum. Hani yakışıklı, seksi ama o da bir yere kadar. Önüme çıksa suratını dağıtırım diyeceğim tiplerden. Tanıdığım en gıcık erkeği 10`a, 100 `e katlar. Ama tüm diğer kızlar gibi, ben de kitabın sonuna doğru "Daemon Fan Kulübü" nün üyesi oldum. O derece.
Ama hala gıcık ve öküz.
Bazı yerlerde de kıskançlık krizine girmeme azıcık kaldı. Nedeni mi, Luxenlerin yapamadığı yokmuş ya. Keşke ben de Luxen olsam dedim defalarca. Ama bir işe yaramadı hala insanım.
Dee `ye bayıldım. Keşke böyle bir arkadaşım olsa benim de dedim, hala da diyorum. Ama yani güzelliğini falan kıskanmadım da diyemem. Ama tabii, bu konuda Ash `i daha çok kıskandım. Fakat ona Daemon ` dan bin kat daha fazla gıcık oldum. Dee de onunla ilgili söyledikleri konusunda sonuna kadar haklı. Ne dediğini ben söylemeyeyim siz görün artık :)
Kitabın sonlarında bazı sürprizler oldu, ama sürprizin sonu pek iyi bitmedi. Ama Katy sonuna kadar haklıydı. Yani bana göre.
Şimdi kısaca bir özet geçeyim:
Katy Swartz annesiyle yeni taşındığı Batı Virginia `da Daemon ve Dee Black ile tanışıyor. Bazı tuhaf olaylardan sonra Katy onların uzaylı olduğunu öğreniyor. Daha kötüsü, Daemon onu iyileştirdiği için üstünde bir iz olduğunu öğreniyor. Ve işler karışıyor.
ÖN OKUMA
Yeni yatak odamdaki üst üste yığılmış kutulara baktım, içimden keşke internet bağlı olsaydı diye geçirdim. Buraya taşındığımdan beri kitap tanıtım bloğuma elimi bile sürememek, elsiz ayaksız kalmak gibiydi. Annemin " Katy `nin çılgın takıntısı dediği, benim tüm hayatımdı. Tamamen öyle olmasa bile, benim için çok önemliydi. Annem, kitaplara benim baktığım gözle bakmıyordu.
İç çektim. Buraya geleli iki gün olmuştu. Hala açılmayı bekleyen çok koli vardı. Her baktığım yerde koli görmekten nefret ediyordum hatta burada olmaktan bile ölesiye nefret ediyordum.
Neyse ki " dini bütün" Virginia `ya ve korku filmlerinden fırlamışa benzeyen bu eve taşındığımdan beri her gıcırtıda yerimden zıplamayı nihayet bırakmıştım. Bir kuleciği, lanet olası bir kuleciği bile vardı evin. Kule insanın ne işine yarardı yahu?
Ketterman `ın tüzel bir kişiliği falan da yoktu, yani gerçek bir kasaba bile değildi. En yakın yer Petersburg `du: Burası birkaç trafik lambası mesafede, muhtemelen Starbucks olmayan başka bir kasabanın yanındaki öylesine bir kasabaydı. Evimize posta bile gelmiyordu. Postalarımızı almak için Petersburg `a gitmek zorundaydık.
Var mı böyle ilkellik?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)